Tahtacılarda Orta Asya Şamanlığının İzleri
Dr.Ali SELÇUK
Bu makale Tahtacıların inançları ile bu inançların Orta Asya Şamanlığı[1] ile bağlantısı konusundadır. . Tahtacılar, etnik açıdan Türk olan ve Anadolu Alevîliği içinde yer alan, ancak diğer Alevîlerden farklı özelliklere sahip bir topluluktur. Diğer Alevî gruplara göre daha kapalı oldukları anlaşılmaktadır. Halen bazı ritüellerine grup dışındaki Tahtacıları dahi kabul etmemeleri, ve topluluk dışından evlenme yasağının kural olarak sürmesi örneği davranışları, onların “kapalı toplum” özellikleri gösterdiklerine işaret etmektedir. Aynı zamanda onları, inanç ve uygulamalarını canlı tutmaları bakımından, günümüz Anadolu Alevîliğinin en önemli temsilcilerinden biri yapmaktadır.
Ağaçeri Türkmenlerinin[2] torunları olan Tahtacılar, geleneksel mesleklerinden dolayı bu isim ile anılmayı sürdürmektedirler. Anadolu’da kültürlerarası etkileşimin yoğun olduğu onüçüncü yüzyılda (Güngör, 1986: 159, 161), Ağaçeri Türkmenlerinin de Anadolu coğrafyasında bulunduklarını o dönemin tarihsel kaynaklarından öğrenmekteyiz (İbn Bibi, 1996: 144; Sümer, 1993: 12). Tahtacı kavramına ise ilk defa onaltmcı yüzyıla ait resmi kayıtlarda rastlanılmaktadır (Sümer, 1962: 528). Onsekizinci yüzyıla kadar yarı-göçebe bir yaşam tarzı süren Tahtacılar, aynı yüzyılda Osmanlı devleti tarafından iskâna tâbi tutulmuşlar, günümüzde ise tamamen yerleşik yaşama geçmişlerdir (Selçuk, 2003: 11-13). Türkiye’de yoğun olarak Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Denizli,İsparta, İçel, İzmir, Mersin, Muğla ve Gaziantep kentlerinde yaşamaktadırlar (Engin, 1998: 113-119).
Makale, Mersin yöresindeki Tahtacılarla sınırlı olup, 1998-2003 yılları arasında onların üzerine yapılan bir alan araştırmasına dayanmaktadır.[3] Bu araştırmada, genellikle Tahtacı kültürünü temsil eden “dede”ler ile topluluğun hem kırsal hem kentsel yerleşim çevrelerindeki ileri gelenleriyle görüştüm. Ancak, bu kişilerle diyalog kurabilmek ve genelde araştırma bölgesinde yabancılık çekmemek için, önce kent merkezlerinde ikâmet eden ve özellikle memur statüsünde olan Tahtacılarla yakın ilişki kurmaya çalıştım. Bu kişilerden, el öpme—Tahtacılar’da el öpüldükten sonra alma götürülmez; yemek yeme—yemeğe ilk önce evin en büyük erkek üyesi başlar, kaşık ve çatal kesinlikle ters çevrilmez: kaşık ve çatalın ters çevrilmesi sofraya, dolayısıyla aileye hakaret kabul edilir; eşiğe basmama—onlarda kapı eşiğine basılması, ev halkına düşmanlık beslemek anlamındadır—gibi, Tahtacılara özgü davranış kalıplarını öğrendim. Sözkonusu davranış kalıplarını araştırma sahasında uygulamaya geçirmem, topluluk üyeleri ile diyalog kurmayı başarabilmem açısından çok yararlı olmuş olduğunu düşünüyorum.
Makale iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, araştırma sahasında elde ettiğim bilgi ve bulguların betimlemesi yapılmıştır. İkinci bölümde ise, saptanan olguların üzerinde durularak, karşılaştırmalı olarak anlamlan irdelenmektedir.